roman cümlesi

"İnsan hayatı, okunması gerekli kitapların yanında çok, ama çok kısadır. İyi bir okuyucunun okuyabileceği kitap sayısı iki, üç bini geçmez. Bu nedenle asla rastgele okumamalıyız. Ben kitap değil, yazar okuyun derim." (Mehmet Eroğlu)

25 Ekim 2011 Salı

Mehmet Eroğlu: Twitter'ı edebiyat propagandası için fırsata dönüştürdüm

Önceleri sıcak bakmadığı Twitter'a üye olduktan sonra, her gün belirli bir konuda tweet'ler yazmaya başladı. Yazdıkları çok beğenilen ve kısa sürede hatırı sayılır bir takipçi kitlesi edinen yazar Mehmet Eroğlu ile sosyal medya serüvenini konuştuk

- Twitter'la ne zaman tanıştınız?
- Twitter'dan bana ilk söz eden dört ya da beş ay önce, Faruk Bildirici oldu. Hesabımın olup olmadığını sorunca, ben de ona 'Böyle işlerle ilgilenmiyorum,' diye cevap verdim. 20 gün önce, 15 Eylül'de son romanım Fay Kırığı 2: Emine çıktığında bazı röportajlar için İstanbul'a geldim. Bu kez de kardeşim mutlaka bir Twitter hesabımın olması gerektiğini, orada düşüncelerimi geniş bir kitleyle paylaşabileceğimi söyledi. O akşam pek ikna olmadım. Ancak ertesi gün Gezi Pastanesi'nde bir öğrencim ve Agora yayınevinin editörü Osman Akınhay da aynı konu üzerinde - 'Bu bir gereklilik,' diye- ısrar edince, 'Acaba mı?' diye düşündüm. Ardından neler oldu, sen de biliyorsun, oradaydın. Hemen bana bir hesap açıldı ve böylece Twitter macerası başladı. Ancak sitedeki ilk tweet'leri okuduğumda doğrusunu söylemem gerekirse bu yeni uğraş bana pek cazip görünmedi. Bir kere kendim hakkında konuşmayı sevmem. Gerekmedikçe göz önüne çıkmam. Roman, dersler... Vakit de yok. Sonra birden benden yıllardır, Ankara'da verdiğim yazma seminerlerini İstanbul'da, İzmir'de, Bursa'da neden tekrarlamadığımı soranları, sitemkar soruları, notlarımı yayınlama istekleri hatırladım. Kendim hakkında değil, yazmak, edebiyat, edebiyatın sorunları ve politika konusunda görüşlerimi paylaşabileceğimi düşününce neden olmasın dedim.
- Twitter'ı kullanma prensipleriniz var sanırım. Nedir onlar paylaşır mısınız?
- Her gün bir tema seçiyorum. Edebiyat, yazmak, hayat, insan, kadın, aşk, yolculuk, iyilik, kötülük gibi ve bu konu hakkında 140 vuruşluk altı ya da yedi tweet atıyorum. Bu tweet'ler art arda okunduğunda küçük bir deneme gibi de algılanabiliyor. Bundan üç yıl önce, öğrencilerim, yazdığım 12 romandan aforizma niteliğindeki bazı cümleleri seçerek bir kitap hazırladı. Ondan da yararlanarak, seçtiğim deyişleri merkeze alarak kısa denemeler yazmak da denebilir yaptığıma. Bunu sürdürürken dikkatle gözettiğim bir konu var: Kendimden mümkün olduğunca az söz etmek, karşılıklı konuşmalardan kaçınmak, kendimin ve okuyanın zamanını iyi kullanmaya çalışmak.
- Sosyal medyayı sevdiniz mi? Yani ortamı nasıl buldunuz? Türkiye gibi mi?
- Karmaşık ve karışık. O kadar farklı tellerden çalıyor ki, tweetler. Haber veren, görüşlerini özetleyen de var, örtülü/örtüsüz narsisizm, teşhircilik ve röntgencilik de mevcut. Paylaşılan yalnızlıklar, dertleşmeler, yazma cesareti edinmek, kendini ifade etmek isteyenler. Tam bir kargaşa. Hayat gibi. Ama Twitter, politik ve toplumsal konularda örgütlenme, kamuoyu oluşturma konusunda da çok etkili bir araç. Ayrıca demokratik de. Herkes düşüncelerini ifade edebiliyor. Bir anlamda her ses duyuluyor. Sosyal medyayı sevip sevmeme konusuna gelince: Ben bu olanağı yararlı olduğunu düşündüğüm bir biçimde kullanmaya çalışıyor, bir anlamda yazma eyleminin devamı sayıyorum. Özetle bu işi edebiyat propagandası için yararlı bir fırsata dönüştürme kararındayım. Malum, edebiyatımız son yıllarda isyankarlığını, insani değerlerini sanki unuttu. Biraz saldırganlaşmasından bir kötülük gelmez. Unutmayalım, eğer edebiyat hadım edilirse, toplumun vicdanı da sığlaşır.
- Twitter'ın nasıl bir işlevi oldu hayatınızda?
- Benim gündelik yaşamımda her gün tekrarladığım bazı düzenli şeyler vardır: İlki, uyandığımda öfkelenecek bir konu bulmak. Öfke, insana günlük enerji, değiştirme cesareti verir. Sonra spor, ders verme ve tabii yazmak. Twitter'a da her gün, iki kez, 15 ya da 20 dakika ayırıyorum. Bu sürelerin dışında açmıyorum. Telefonum da öyle marifetli değil. Karşılıklı -yakın ya da eski tanıdıklarım dışında- kimseyle haberleşmiyorum. Benden bahsedenlere çok gerekmedikçe cevap vermiyorum. Hiç unutmadığım bir gerçek var: Benim asli görevim roman yazmak.

OKUYUCULAR DAHA FAZLA TWEET YAZMAMI İSTİYOR
- Twitter'a girdikten sonra nasıl tepkiler aldınız?
- Şaşırtıcı. Evet, aldığım olumlu tepkileri en kısa şekilde böyle tanımlayabilirim. İlginç şeyler de oluyor. Her gün daha fazla tweet yazma konusunda istek alıyorum. Bir iki gün seyahatteydim, topu topu bir gün yazmadım. 'Neredesiniz, neden bu sabah yazmadınız,' ya da 'Neden hâlâ yazmadınız?' gibi sayısız ileti aldım. Bilirsin, yırtıcılar önce avın en iyi -yani en çok kalori verecek- parçasını yerler. Okur da öyle; yoğun, özlü biçimde ifade edilmiş yazıları dikkat ve istekle okuyor. Akıl ve yüreklerine yönelen farklı bir şeyi hemen algılıyor, olumlu tepki veriyor. Beni Twitter'a daha fazla vakit ayırmaya kışkırtan bu içten tepkilere rağmen bilinmeli ki, artık hayat benim için kalan zaman. O zamanı da roman ve vakit bulursam, oyun yazarak dolduracağım.



SABAH

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder