roman cümlesi

"İnsan hayatı, okunması gerekli kitapların yanında çok, ama çok kısadır. İyi bir okuyucunun okuyabileceği kitap sayısı iki, üç bini geçmez. Bu nedenle asla rastgele okumamalıyız. Ben kitap değil, yazar okuyun derim." (Mehmet Eroğlu)

27 Aralık 2011 Salı

Mesele Dergisi 2012'ye Emek Dosyasıyla Diyerek Merhaba Diyor

Yayın hayatında 5 yılını dolduran Mesele Kitap Dergisi'nin 6. yılındaki bu ilk sayısında, ana konuyu 2012 yılında işçiler ve emekçiler için hayatı çehenneme çevirmeyi amaçlayan sermayenin ve iktidarın emek politikaları ele alınıyor. Ayrıca Murathan Mungan, Elif Şafak, Hüsnü Arkan'ın romancılıklarıyla ilgili yazı ve söyleşiler, ünlü futbolcu Socrates'in ölümüyle ve Dersim'le ilgili yazilar yer alıyor...

22 Aralık 2011 Perşembe

Jean Seberg, Naşit, Cahit Irgat ve gelecek program... (Mehmet Güreli - Taraf)


"Bir haftadır Maurice Guichard’ın Jean Seberg kitabıyla haşır neşirim.Günaydın Hüzün ve Serseri Âşıklar’ın yıldızıyla dolaşıyorum sokakları."

Bugünün en büyük korkusu çaldı belki de kapıyı.
Acının anlatımından duyulan endişenin artık gözlerde de okunabilirliği.
Bazı kavramlarla, yapay malzemelerle örtülmüş ele alınan konuların içinde hiçbir şey olmaması.
Yalanların son aralığı ve çatlak duvarlar.
Doğarken yaşanan esnekliğe geri dönüşün sinyalleri.
Zaman, bilindiği gibi yaşanmamışlıklarla, çaresizliklerle ya da pişmanlıklarla hiç ilgili değildir.
Neyin eksik, neyin fazla olduğunu da bilmez.
Hele, yıkılan binaların, sokaklarda dolaşan insanların hikâyelerinden tamamen uzaktır.
Akar gider gün boyu.
Zaman sadece sayıklar uykusunda...
Belli etmez.
“Bir insanın kendisi doğru ise,” der Konfüçyüs, “emir vermesine lüzum yoktur, her iş kendiliğinden yürür.
Eğer kendisi doğru değilse, isterse emir versin, kimse dinlemez onu.”
Ve sorar:
“Kim kapıdan geçmeden dışarı çıkabilir? O halde insanlar neden bu yoldan gitmiyorlar?”
Hemen geçmişin tozlu raflarında bizi çok ilgilendiren bir sinemanın fotoğrafına baktığımızda ne görüyoruz?
Afişte bir Stanley Baker, bir Hardy Krüger filmi mi?
Evet, onlar kim? dediğinizde bozulmuyor anılar.
Onlar yine oradalar.
Dolaşıyorlar yalnız.
Her hafta gelecek programı merak ediyorlar.
Sabırsız veletler biliyoruz, diyorlar, çabuk geçer birkaç gün.
Sokakta Onat Kutlar’a, Antonioni’ye, Truffaut’ya ya da Nerval’e, Flaubert’e rastlama şansınız da yok.
Hele Safiye Ayla, Münir Nurettin Selçuk konserleri de bir hayal.
Eski adı Saray Sineması...
Hafif hafif sönüyor ışıklar, bir Sergio Leone filmi başlıyor.
Bir haftadır Maurice Guichard’ın Jean Seberg kitabıyla haşır neşirim.

Günaydın Hüzün ve Serseri Âşıklar’ın yıldızıyla dolaşıyorum sokakları.

Sonra Cahit Irgat’ın Çok Yaşasın Ölüler’i çıkıyor karşıma. Oğlu şair Mustafa Irgat’ı selamlıyorum.
Çiçek Pasajı’na sürükleniyorum, Cahit Irgat’ı yine görür gibi oluyorum...
Şöyle yazıyor Cahit Irgat, üstat Naşit için:
“Bir sonbahar akşamıydı. Karınca yuvası gibi insanlar kaynaşıyordu. Şehzadebaşı Millet Tiyatrosu sonraki adıyla Turan Tiyatrosu merdivenlerinde itişip kakışanlar, fıstıkçılar, gazozcular, kâğıthelvacılar... Yirmi beş kuruştu galiba o zaman tiyatronun fiyatı. Ekmeğin okkası on kuruş olduğu günler.
Aldım bileti, en ön tahta koltuklardan birine oturdum. Yüz paraya gazozumu içtim, simidimi yedim.
Perde arkasında olan biten, bütün konuşulanlar duyuluyor oturduğum yerden.”

mgureli@hotmail.com



Mehmet Güreli - Taraf

19 Aralık 2011 Pazartesi

"Agora Sanata ve Hayata Soldan bakıyor" - Birgün Kitap

Agora Kitaplığı editörü Osman Akınhay, Birgün Kitap'ın "Diyojen'in Fıçısı" köşesinde Volkan Alcı'nın konuğu oldu. Alcı Akınhay'la 2003 yılında kurulan Agora Kitaplığı'nın editörü Akınhay'la 8 yıla 340'ı aşkın kitap sığdıran Agora'yı, yayıncılık anlayışını ve yayınladığı kitapları konuştu.



14 Aralık 2011 Çarşamba

Susan Sontag ve 'Metafor Olarak Hastalık - AIDS ve Metaforları' üstüne bir yazı


Not: Gözde Demirel'in Susan Suntag'in 'Metafor Olarak Hastalık - AIDS ve Metaforları' isimli kitabına da değinen http://www.antidepressan.com/ adresinde yayınlanmış olan yazısı...
Gözde Demirel: Çağımızın vebası, ülkemizin körlüğü

AIDS çağımızı her ne kadar etkilese de Türkçede AIDS hakkında yazılan edebi eserleri bırakın, çeviri bile bulmak çok zor… 
‘Çağımızın vebası’ olarak da anılan AIDS, başta Afrika ülkeleri olmak üzere dünyayı tehdit etmeye devam ediyor. Dünyada 34 milyon kişi AIDS hastası her yıl milyonlarca kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor. Çok daha fazlası ise hayata tutunmaya çalışıyor.  Üstelik dünyada annesi nedeniyle AIDS’li olarak doğan milyonlarca çocuk yani AIDS’li nesiller bulunuyor.
AIDS çağımızı her ne kadar etkilese de Türkçede AIDS hakkında yazılan edebi eserleri bırakın, çeviri bile bulmak çok zor. Dünya edebiyatında bu hastalık zaman zaman kendi adıyla zaman zaman metaforik anlatımlarla ciddi bir yer edinmeye başlasa bile ne yazık ki bu etki hala Türkiye’ye ulaşabilmiş değil. Üstelik ülkemizde hala bir AIDS hastasıyla el sıkıştığında bile hastalığı kapacağını zanneden, AIDS hastalarından köşe bucak kaçan ve onlara adeta ‘hayvan’ muamelesi yapan insan(!)lar mevcut.
Meksikalı yazar Mario Bellatin’in bu yıl Notos Kitap tarafından da çevrilen kitabı ‘Güzellik Salonu’ kitabındaki öykülerle başta “AIDS” ve “Homofobi”nin yanı sıra toplum önyargılarından da ustaca bir dille bahsediyor. Alegorik anlatımların sıkça kullanıldığı kitaptaki ironiler insanı acı acı gülümsetiyor.
AIDS’i konu alırken bahsetmemiz gereken bir başka kitap ise Susan Sontag’ın ‘Metafor olarak Hastalık – AIDS ve Metaforları’.  “Amerika’da” gibi bir başyapıta imza atan, hem yazdıkları hem de yaptıkları ile çağımızın önemli figürlerinden biri olan Sontag, AIDS’in doğal bir fenomen olduğunu vurgulayarak onu hastalığı anlamak için ona metaforik olarak bakılması gerektiğini savunuyor. AIDS’e ait mitlere ciddi eleştirilerin yer aldığı kitap “damgalara” inat insanı savunuyor.
Öte yandan biz hem toplum hem de edebiyat olarak AIDS’i reddetmeye devam edelim 1990’lardan itibaren AIDS dünya yazınında sıkça ele alınıyor. AIDS’in bir hastalık olarak tanıtımından öte yaşam içindeki bir “gerçek” olarak anlatıldığı kitaplar raflarda yerlerini alıyor. Buna bir örnek de Allan Garganus’un ‘Plays well with others’ ( Başkalarıyla İyi Oyna)kitabı… Kitapta AIDS hastalarının yaşadıkları günlük hayatlarının akışında anlatılıyor. “Başkalarıyla İyi Oyna” öyküsünde farklı geçmişlere ve ekonomik düzeylere sahip üç genç sanatçının mesleki başarı için geldikleri New York’ta hayata tutunmaya çalışmalarını görüyoruz.  Kahramanların gündelik hayatlarında kabullendiği bir gerçek olarak “AIDS” doğal bir durum olarak öylesi veriliyor ki bu hastalıkla yaşamanın ve umut etmenin ne olduğu birçok bilinçlendirme kitabından daha net yer ediniyor zihinlerde. Kitapta kahramanların yaşadıkları ile zaman zaman dalga geçer üsluplar takınmaları romanın gerçekçiliğini ve başarısını arttırıyor.

5 Aralık 2011 Pazartesi

Yılın yönetmeni Martin Scorsese

Köstebek/ Departed ve Taksi Şoförü/ Taxi Driver gibi hafızalara kazınan birçok filmin altında imzası bulunan Martin Scorsese’nin son filmi Hugo, Amerikan Ulusal Eleştirmenler Kurulu tarafından En İyi Film seçildi

Köstebek/ Departed ve Taksi Şoförü/ Taxi Driver gibi hafızalara kazınan birçok filmin altında imzası bulunan Martin Scorsese’nin son filmi Hugo, Amerikan Ulusal Eleştirmenler Kurulu tarafından En İyi Film seçildi. Film 1930’ların Paris’inde yaşayan yetim bir çocuğun hikâyesini anlatıyor. Kurul, Martin Scorsese’yi de kariyerinde ilk kez üç boyut teknolojisini kullandığı film ile En İyi Yönetmen Ödülü’ne değer gördü. Kurul Başkanı Annie Schulof, sinemanın eski yıllarına saygı duruşu niteliğinde olan filmden günümüz teknolojisini başarıyla uyguladığı için övgüyle söz etti. En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, Kevin Hakkında Konuşmalıyız/ We Need to Talk About Kevin filmindeki performansıyla Tilda Swinton’ın olurken, George Clooney de The Descendants adlı filmdeki performansıyla En İyi Erkek Oyuncu seçildi. The Descendants ayrıca En İyi Senaryo Ödülü’ne değer görülürken, Shailene Woodle da filmdeki performansı ile En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü’nün sahibi oldu. Christopher Plummer ise Beginners filmindeki performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’ne değer görüldü. En İyi Animasyon Rango, En İyi Yabancı Film ise İran yapımı Bir Ayrılık/ Jodaeiye Nader az Simin filminin oldu. Film sektörünü desteklemek için kurulan ve kâr amacı gütmeyen Amerikan Ulusal Eleştirmenler Kurulu’nun tercihleri, Oscar ödüllerinde öne çıkması beklenen filmler hakkında ipucu vermesi bakımından önem teşkil ediyor.  (REUTERS)