Geçtiğimiz aylarda tam da kendi 'eylem yeri'nde, bir film setinde, bir kazaya kurban giderek bu hayata veda eden Theo Angelopoulos, yeni milenyuma 20. yüzyılı taşıyan, 'epik sinema'nın başlıca ismiydi. Her biri ayrı ayrı kült haline gelen "Leyleğin Geciken Adımı", "Sonsuzluk ve Bir Gün", "Ağlayan Çayır" ve en son "Zamanın Tozu" filmleriyle sinemaseverlerin gönlüne taht kurmuştu. Keza onun sineması, büyük romancı Jorge Semprun'ün sözüyle "şafağında verdiği sözleri tan vaktinde tutamamış bir yüzyıl"a son selam duruşlarından biriydi.

Yönetmenin bu söyleşilerinde şu pasaj özellikle nakledilmeye değerdir:
"Hiçbir film mesaj vermez. İzleyiciye saygı duyan filmler sorularla doludur, çoğu zaman da bu sorular cevapsız sorulardır. Filmin gerçek işlevi, iki bakışın biraraya gelmesidir: yönetmenin bakışıyla, izleyicinin bakışı. Bu bakışların buluşması olmaksızın film film olmaktan çıkar, yalnızca bir makaradan ibaret kalır."
Angelopoulos'un çeşitli söyleşilerinden Dan Fainaru'nun derlediği ve Agora Kitaplığı'nnca yayınlanan "The Angelopoulos" adlı kitabında da yönetmen, kendi sinemacılığı hakkında şu satırları kaydetmektedir:
"Benim sinemam, epiktir; öyküdeki kişiyi tarihsel bir bağlama yerleştirir. Karakterleri hayattakinden büyük olan Brecht'te olduğu gibi, tarihin ya da fikirlerin taşıyıcısı olan benim karakterlerim de analiz edilmezler, Bergman'ınkiler gibi işkence çekmezler. Çok daha insancıldırlar. Kayıp şeyleri ararlar, arzu ile gerçek arasındaki kopuşta kaybolmuş şeylerin peşindedirler."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder